Bir Asker Ressamın Gözünden Sanat ve Yorum: Sabri Topdağı’nın kaleminden

Yazar: Kadir Toprakkaya

1959 yılında Erzurum’da dünyaya gelen Sabri Topdağı, yaşamını uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetleri’nde topçu subayı olarak sürdürmüş, ardından sanat ve akademik üretimle yoğrulmuş çok yönlü bir yolculuğa adım atmıştır. Kara Harp Okulu’ndan mezuniyetinin ardından Türkiye’nin farklı bölgelerinde görev yapmış, 2013 yılında emekli olmuştur. Ancak onun hayat hikâyesi, görev yıllarının ötesinde; çocuklukta başlayan resim tutkusunu hiç bırakmayan, sanat eğitimine Harp Okulu’ndaki atölyelerde başlamış ve Atatürk Üniversitesi’nde tamamladığı resim yüksek lisans programıyla derinleştirmiş bir sanatçı kimliğiyle şekillenmiştir.

Bugüne dek kişisel sergiler açmış, otuzdan fazla karma sergiye katılmış; şehircilik, hukuk, askerî tarih, güzel sanatlar gibi alanlarda yüzün üzerinde makale yayımlamış olan Topdağı, sanatı yalnızca estetik bir üretim değil, aynı zamanda tarihsel, kültürel ve insani bir yorum alanı olarak gören bir bakış açısıyla ele alıyor. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndaki Erzurum savunmasını konu alan kitabı “Aziziye Mecidiye Tabyaları ve Tabyalarda Yazılan Destan” da bu yaklaşımın bir ürünü olarak kent belleğine önemli katkılarda bulunuyor.

Elinizdeki bu yazı, Topdağı’nın hem sanatçı duyarlılığına hem de tarihsel perspektifine ayna tutan, derinlikli bir inceleme sunuyor. Makalede, Namık İsmail’in “Savaşın Yankıları / Tifüs 1917” başlıklı başyapıtı merkezinde, sanatın tanıklık ve hafıza işlevi ele alınıyor. 1917 Kafkas Cephesi’nde tifüs salgınıyla birlikte yaşanan büyük yıkımın izlerini taşıyan bu eser, yalnızca bir savaşın değil, o savaşın gerisindeki insanlık hâllerinin de kaydını tutuyor. Sabri Topdağı, bu çalışmasında söz konusu eserin tarihsel bağlamını, görsel anlatı gücünü ve taşıdığı sembolik katmanları incelikli bir bakışla analiz ediyor.

Sanatın belleğe, belleğin resme dönüştüğü bu yazı, yalnızca bir tabloyu değil; bir dönemi, bir hissi ve bir milletin sessiz çığlığını okumaya davet ediyor.

Savaşın Yankıları / Tifüs 1917

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kafkas cephesinde bulunarak yaşananlara tanıklık eden ve cephede savaşırken tifüse yakalanan Namık İsmail’in, salgını kayıt altına alarak yaptığı “Savaşın Yankıları/Tifüs 1917” adlı resmi; tarihsel öneme sahip bir başyapıttır (Giray, 2020: 221). Bu başyapıtta imzası bulunan Türk resminin büyük ustalarından Namık İsmail, 1892 yılında doğmuştur. Doğum yeri hakkında kaynaklarda çelişkili bilgiler yer almakta, İstanbul ve Samsun olmak üzere iki farklı kentin adı geçmektedir (Öndin, 2022: 7).

Babası Hattat İsmail Zühtü Bey, Kafkasyalı Namık Bey’in oğludur. 1860 yılında İstanbul’a gelmiş, Tophane’de bulunan Fevziye Mektebi’nde hat dersleri almış, kısa sürede nesih ve sülüs yazıda dönemin ustaları arasına girmiştir. Tophane Vezne Müdürlüğü yapmıştır (Çermikli, 2009: 3). Annesi Vezirköprü Kaymakamı Amasyalı Yeğenzade Hüsnü Bey’in kızı Bakiye Hanım’dır. Namık İsmail, üç çocuklu ailenin ortanca çocuğudur (Resim 1). Üç kardeş de büyük olasılıkla babalarının hattat olmasının etkisiyle küçük yaştan başlayarak sanata ilgi duymuşlardır (Rona, 1992: 18). Ağabeyi Hüsnü resme karşı yeteneği olan bir subaydır ve bu nedenle okuduğu Mühendishane-i Berrî-i Hümayun’da ressam sınıfına ayrılır, daha sonra 1907’de Almanya’da üç yıl eğitim görür. Kız kardeşi Ulviye konservatuvara devam eder, piyano ve Fransızca dersleri alır (Çermikli, 2009: 3).

Çocukken en sevdiği şeylerden biri resim yapmak olan Namık İsmail, 1896’da Kabataş’daki Şemsülmekâtip’te ilköğretimine başlamış, daha sonra Beşiktaş’taki Hamidiye Mektebi’ne devam etmiş, ortaöğrenimini de sırasıyla Ste Pulcherie, St. Benoit ve Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi)’de yapmıştır (Rona, 1992: 18). Ailesi tarafından ziraat eğitimi için Paris’e gönderilmiş ancak sanata duyduğu ilgi ağır basmıştır (Öndin, 2022;10).

İstanbul’dayken Şevket Dağ (1876-1944) ve Viçen Arslanyan (1865-1935)’dan resim dersleri almış, Mekteb-i Sultani’de Okul Müdürü Tevfik Fikret (1867-1915) tarafından açılan atölyede çalışmıştır. 1911 yılında gittiği Paris’te kısa bir süre Julien Akademisi’ne devam eden Namık İsmail, o dönemde Paris’te bulunan İbrahim Çallı’nın önerisiyle 1912 yılında I’Ecole Nationale Supérieure des Beaux-Arts (Ulusal Güzel Sanatlar Yüksekokulu)’da Fernand Cormon (1845-1924)’un atölyesine geçmiş ve 1914 yılına kadar burada çalışmıştır (Öndin, 2022: 8; Rona, 1992: 18; Giray, 2020: 222).

1914 yılında kısa süreliğine İstanbul’a gelen sanatçı Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Paris’e geri dönemediği gibi, silah altına alınarak yedek subay olarak Kafkas cephesine gönderilir (Öndin, 2022: 15; Rona, 1992: 18), O yıl bölgede başlayan kolera ve tifüs salgını önü alınamaz şekilde devam eder, 1915’e gelindiğinde tifüs vakaları daha da yaygınlaşır (Güzel, 2020; 17). Salgın sonucu Erzurum’da ölenlerin sayısının en az 60 bin olarak ifade edilmesi (Gül ve Özdil, 2022: 154) salgının şiddetini açıkça göstermektedir. Bu salgında Namık İsmail de tifüse yakalanmış ve altı ay hava değişimi ile İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştır (Tongo, 2020: 90).

O, tedavi için İstanbul’a gönderilen hayatta kalan az sayıdaki şanslı hastalardan biriydi. Hastalığa yakalanmasının yanı sıra hemen her gün arkadaşlarından veya çevresindeki insanlardan birçoğunun salgın nedeniyle ölümüne şahit olması onu derinden etkilemişti (Tongo, 2019: 299). Sanatçı, Kafkas cephesinde bulunduğu dönemde Erzurum’la ilgili birçok çalışma yapmıştır (Resim 2 ve 3). Bunlardan “İhtiyar Bir Adam/Erzurum Çiftçisi” adlı yapıtı, “Savaşın Yankıları/Tifüs 1917” ile birlikte “Savaş Resimleri ve Diğerleri” sergisinde ve sonrasında Viyana’da sergilenen eserler arasında yer almıştır (Öndin, 2022: 21).

Namık İsmail; 1917’de Şişli’de kurulan Harbiye Nezareti Resim Atölyesinde Hikmet Onat, Ali Sami Boyar, Mehmet Ruhi Arel, İbrahim Çallı ve Sami Yetik ile birlikte çalışmıştır. Galatasaraylılar Yurdu’nda açılan “Savaş Resimleri ve Diğerleri” sergisinin düzenlenmesinde emeği geçmiş, Hilal-i Ahmer madalyası almıştır. Şişli atölyesinde yapılan çalışmaların sergilenmesi için Celal Esat Arseven ile birlikte Berlin’e giden Namık İsmail, burada iki yıl daha kalarak resim eğitimini sürdürmüştür (Ank.RHM). Almanya’da kaldığı süre içinde; İzlenimcilik’le Dışavurumculuk’u sentezleyerek özgün bir üslup geliştiren Lovis Corinth (1858-1925)’in atölyesinin yanı sıra Alman izlenimcilerinden Max Liebermann (1847-1935)’ın atölyesinde de çalışan Namık İsmail’in, bu dönemde yaptığı resimlerinde geniş fırça vuruşları ve renk vurgusu yaparak dışavurumcu bir tavır sergilediği dikkat çeker (Öndin, 2022: 26).

Sanatçı 1919’da yurda dönerek Gazi Osman Paşa Ortaokulu’nda resim öğretmenliğine başlar. Ertesi yıl Molla Şefik’in kızı Mediha Hanım ile evlenir ve İtalya’ya gitmek için izin ister. Bu izin verilmeyince görevinden istifa ederek İtalya’ya giden Namık İsmail, burada bir yıl kalır. Yurda döndükten sonra İleri Gazetesi’nde ressam ve yazı işleri müdürü olarak çalışmaya başlar. 20 Ekim 1921’de Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi’nde müdür yardımcılığı görevine atanınca gazetedeki görevinden ayrılır. Sanayi-i Nefise’deki görevine 10 Temmuz 1922 tarihine kadar devam eder ve o sene yaz sonunda tekrar Paris’e gider  (Rona, 1992: 19; Çermikli, 2009: 14).

Paris’ten döndüğünde resim eğitimini denetlemekle görevli Maarif Umum Müfettişi olarak görevlendirilmiş, bu dönemde Maarif Vekili Mustafa Necati Bey ile birlikte incelemelerde bulunmak üzere bir kez daha Paris’e gitmiştir. Döndükten sonra Maarif Vekâleti’nde Güzel Sanatlar Şube Müdürlüğü görevini yürütürken 1 Haziran 1927 tarihinde Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi Müdürlüğüne atanmıştır. Müdürlüğün yanı sıra atölye hocalığı da yapmaya başlamış ve bu görevlerini ölümüne kadar sürdürmüştür (Çermikli, 2009: 14).

Namık İsmail, 30 Ağustos 1935 tarihinde Kadıköy-Köprü vapurunda kalp krizi geçirmesi sonucu gereken tıbbi müdahalenin zamanında yapılamaması nedeniyle yaşamını yitirmiş (Rona, 1992: 33) ve Beşiktaş’taki Yahya Efendi Dergâhı’nda yer alan mezarlığa defnedilmiştir (Öndin, 2022: 45).

Sanatçı, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas cephesinde şahit olduğu ve yakalandığı tifüs hastalığının kötü anılarını, Şişli Atölyesi’nde tuvaline aktarmış ve böylece savaşın gerçek yüzünü, salgın hastalıkların dramını yansıtan “Savaşın Yankıları/Tifüs 1917” adlı başyapıt (Resim 5) ortaya çıkmıştır (Ank.RHM).

Namık İsmail’in Erzurum’daki trajik ortamı betimlediği yapıt ölüme gönderme yapmaktadır (Öndin, 2022: 15). Başyapıtta; cami ve gusülhane önünde kaynayan kazanlar, kazanların başında yakınlarının cesetlerini yıkamak için bekleyen kadınlar, gelen ve giden tabutlar, salgının derin izleri sabahın aydınlanmaya yüz tutan alaca karanlığında resimlenmiştir (Giray, 2020: 221-222). Salgın hastalık sonucu ölenlerin yıkanan cesetleri ortada görünmese de bütün figürlerde savaşın, işgalin, yoksulluğun üzüntüsü, kederi; ölümün acısı ve çaresizliği hâkimdir. Arka plandaki cami siluetinin önünde su ve tabut taşıyanlar ile sol tarafta onları izleyen, duruşuyla acı çektiği hissi veren bir kadın ve elinden tuttuğu çocuğun yanı sıra resmin sağ tarafında üç kadın figürü daha bulunmaktadır. Bunlardan biri duvara dayanmış güçlükle ayakta durmakta, diğeri başını iki elinin arasına almış çaresizce kapı önünde oturmakta ve üçüncüsü de kazanda ısınmakta olan suyun başında beklemektedir. Kompozisyonda yer alan tüm figürler renk, şekil ve duruşlarıyla çektikleri acıları adeta sessiz bir şekilde haykırmaktadırlar. Bu figürlerle birlikte resmin genelinde hâkim olan kasvetli havayı vurgulayan koyu ve solgun renk tonu, yaşanan duyguyu daha da güçlü olarak izleyiciye yansıtmaktadır. Resmin sağ yukarısında yer alan bacanın yanındaki kuşlar ise koyu renklerinin yanı sıra vahşi görünümleriyle de yaşanan kâbusu ve çaresizlik ifadesini vurgulamaktadır.

Bu başyapıttan anlaşılmaktadır ki Türk resminde toplumsal gerçekçiliğin öncü sanatçılarından biri olan Namık İsmail (Öndin, 2020: 75), aynı zamanda Türk dışavurumculuğunun da öncülerindendir. Zaten, sanatçının “1914 Kuşağı’nın İzlenimcilik olarak adlandırdığı anlatım özelliklerini tam olarak benimsemediği, kısa bir süre içinde dışavurumcu bir renk ve fırça tekniğine yöneldiği” (Öndin, 2022: 45-46) kabul edilmektedir. Savaşın dramını, halkın yaşadığı yoksulluğu, çaresizliği ve çektiği acıları tüm çıplaklığı ile ortaya koyan bu başyapıt, aynı zamanda bizzat bu acılara, yokluklara şahit olmuş, savaşın acımasızlığını cephede yaşamış, salgın hastalığa yakalanmış sanatçının iç dünyasında kalan derin izleri de yansıtmaktadır. Bu özellikleri ile başyapıt; renk ve fırça tekniğinden de öte; yaşanmış duyguların, acıların, ızdırapların tuvale aktarılarak ifade edilmiş olması nedeniyle tartışmasız bir şekilde, Türk dışavurumcu resminin öncü eserlerden biridir.

Bu başyapıt ile yaşanan acıları, yoklukları, ölümleri sadece hatırlatmakla kalmayıp, yüreğimizin derinliklerinde hissetmemizi sağlayan Türk resminin büyük ustası Namık İsmail’i saygı ve şükranla anıyorum; ruhun şad, mekânının cennet olsun büyük usta.

KAYNAKLAR:

Çermikli, G. (2009); Namık İsmail’in Yaşamı ve Sanatı, Yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Giray, K. (2020); Ankara Resim ve Heykel Müzesi Başyapıtlar-I,  Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel San. Gn. Md.lüğü Yay, Ankara.

Gül, M.F. ve Özdil, O. (2022); “Birinci Dünya Savaşı Başlarında Erzurum’da Tifüs Salgını ve Hafız İsmail Hakkı Paşa’nın Vefatı”, USBAD Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 8, 146-169.

Güzel, E. (2020); “Erzurum’da Salgın Hastalıkların Geçmişi”, Şehr-i Kadim Aziziye Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 17, 12-19.

Öndin, N. (2022); Namık İsmail, Hayalperest Yayınları, İstanbul.

Rona, Z. (1992); Namık İsmail, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Tongo, G. (2020); “An Ambivalent Patriot: Namık İsmail, The First World War, and Tha Politics of Rememberance in Turkey”, Portraits of Remembrance Paintig, Memory, and the First World War, (Ed.: Margaret Hutchison ve Steven Trout), University of Alabama, Tuscaloosa, 85-102.

Tongo, G. (2019); “Civilisation and Competence: Displaying Ottoman War Paintings to Their Allies”, The Great War in the Middle East, (Ed.: Robert Johnson and James E. Kitchen), by Routledge, New York, 235-307.

Ank.RHM: Ankara Resim ve Heykel Müzesi web sitesi; https://arhm.ktb.gov.tr (Erişim T: 14.12.2022)

İstanbul Sanat Dergisi'nin yeni sayısı çıktı. Sanat dünyasını yakından ilgilendiren pek çok haber ve özel röportajlar var. Aşağıdaki görseli tıkladığınızda aynı gün kargo ile adresinize gönderiyoruz. istanbul sanat dergisi

İlgili Haberler

Yorum Bırak

en iyi casino siteleri deneme bonusu veren siteler
istanbul nakliyat istanbul eşya depolama